100Üvey babamın annemle tartışmasını duymamak için kulaklarımı tıkayarak aylardır kesik olan elektrik nedeniyle mum ışığında ve mum parası bulabildiğimize şükrederek ders çalışırdım ortaokulda. Defterime küçük küçük yazardım defterim bitmesi diye, güneş doğduğunda uyanır sınavım varsa tekrar eder okulun yolunu tutardım. Evde televizyon sadece yıl başlarında olurdu, ev sahibi çocuklar eğlensin diye ödünç verirdi eski karlı televizyonlarını. Okula gidip gelirken otobüste açlıktan tansiyonumun düştüğü olurdu. Derslerde gözlerimi öğretmenlerden ayırmaz ağızlarından çıkan her kelimeyi beynime çakmaya çalışırdım. Bir an önce okulu bitirip annemi kardeşlerimi kurtarmak için başka yolum yoktu. O zamanlar öğretmenlere eti senin kemiği benim denirdi öğretmenlerin çocukları dövmesi çok normaldi. Kulak çeken , tokat atan ne ararsan vardı. Böyle bir ortamda bu sert hocalardan uyarı bile almadım. Hep en önde otururdum, her soruya her sınava hazırdım. Tarih öğretmeni biri sorduğu soruyu bilemediğinde birinin kulağını çekerken kalk kızım Emine konuyu toparla derdi , benim bilmeme ihtimalim yoktu. Her sınavda ya 100 alamazsam diye tedirgin çıkardım. Genelde bu kendini beğenme ineklik olarak algılanır ama o psikolojiyi yaşamayan bilemez. Ortaokul biterken 1. nin açıklanacağı gün diğer sınıflardan 1 kız 1. olacağım diye tüm sülalesini çağırmış, ben ya olamazsam diye kimseye birşey söylemedim annemlere gelmeyin dedim. Müdür yardımcısı 1. yi açıklarken kalbim ağzımdan çıkacak gibiydi adım söylendiğinde arkadaşlarımın alkışlarıyla sahneye çıktım çeyrek altın taktılar 🙂 Doğduğumdan beri bu kadar mutlu olmamıştım sanırım. O yoklukta o altını bozdurmadık hala saklıyorum 🙂 O gün üvey babamla annem tartışmadı , üvey babam belki de ilk kez “aferin baban olacak adam bu gururu yaşasaydı keşke” falan dedi. O gün 8 yıldır aynı sınıfta olduğum en yakın arkadaşımı kaybettim, sinirinden ağladı ve ben de 1. olabilirdim dedi bir daha da hiç görüşmedik. Arkadaşlarının başarısını tebrik edebilen , onların sevincini paylaşabilen çocuk çok az günümüzde de , ailelerin fesat tutumları küçücük kalpleri karartıyor.

Lise için eniştem İzmir’de yatılı kısmı olan bir kolejin zeka testi yaparak bana burs verebileceğini söyledi, iq testi sonucunda burs kazandım okula kaydım yapıldı. Üvey babamdan kurtulduğum için mutluydum ancak annemin kardeşlerimin işkencede olduğunu bilmek daha da büyük işkenceydi belki de. Hafta sonları sadece eve geliyordum onda da çoğu zaman sokağa atıyordu, arkadaşım Burcularda kalıyordum. Kayıt sırasında burs için her yıl derslerinde notlarının çok yüksek olması şartı vs dendi. Yine başladık 100 alamazsam stresi. O zamanlar burslu olduğum için utanıyordum , herkes çok zengindi ve bu zengin çocukların arasında fakir olduğumu belli etmeden 3 yıl geçirmem gerekiyordu. Bazılarının bizim paramızla okuyan burslular varmış aramızda vs dediğini duyduğumda geriliyordum. Okuldaki en yakın , canım ciğerim arkadaşım Tuba’ya bile o yıllarda burslu olduğumu söylemedim. Bazı arkadaşlarıma ders anlatıyordum karşılığında bana kantinden çikolata ısmarlıyorlardı. Bazen eşofmanımla bazen zayıflığımla dalga geçiliyordu. Her şeye kulaklarım tıkalı annemi kardeşlerimi kurtarmaya odaklandım. İstisnasız her sınavda ya 100 alamazsam diye ağladım. Bir gün Felsefe sınavında kağıdın arkasında 2 soru varmış görmemişim 80 aldım , travma denebilecek bir andı. Ya 80 aldım diye bursum sona ererse diye kahroldum. Sınavlarda yüksek not almak için şöyle bir taktik geliştirmiştim. Diyelim tarih sınavı “Türklere Anadolu’nun kapılarını açan savaş hangisidir ve kaç yılında yapılmıştır?” Cevap Malazgirt 1071 . Türkler kapıya gelmiş kapıyı “mala” ile açmaya 1000 kişi yetmiş 1 kişi içeri girmiş gibi saçma sapan bir hikaye ile kafamda canlandırdım. Böyle maddeler dolusu ezberlenecek şey olsa da kafamdaki komik hikaye ile sırasıyla canlandırıyordum. Sınavda soruyu görünce resim kendi kendine beliriyor zaten. Yıllar sonra okuduğum kitaplarda hafıza tekniklerinde bunu okuduğumda çocuk yaşta bunu kendi kendime bulmuş olmama şaşırdım demek ki tek deli ben değilmişim diye düşündüm. O yaşta biriyle paylaşırsam deli olduğumu düşünebilirler diyor insan 🙂

Üniversite sınavına gireceğim zaman okulda bir dershane deneme sınav yaptı ücretsiz eğitim almaya hak kazandım ancak üvey babam başka bir dershaneye gitmemi istedi orada arkadaşı varmış vs. Ve o dershanenin parasını ödeyemediler, ben derslerden geçtim muhasebeye görünmeden nasıl o günü geçiririm onun peşindeyim. Gururumu ayaklar altına alıp öz babamı aradım o ölümle eş değer bir şey ödemeyi bin dereden su getirerek o yaptı. Bir an önce annemi kardeşlerimi kurtarmam çalışmam gerekiyordu. Denemelerde çok iyiydim, tüm öğretmenlerim , çevrem herkesin beklentisi çok çok büyüktü. Sırtımdaki yükü anlatamam. Hem iyi bir yerde okumak istiyorum hem annemden kardeşlerimden uzaklaşamam Allah hiç bir çocuğa bu stresi yaşatmasın. Dershaneden rehber öğretmenimle konuştum  bilgisayar programcılığı hem önü açık hem kısa sürede biteceğinden hayata atılabilirsin dedi. Manisa Kırkağaçta hem okudum hem ev arkadaşımla kartvizit satıyordum, İzmirden bir matbaa ile anlaştık dükkan dükkan geziyor esnafa katalogtan kartvizit siparişi alıyor hafta sonu siparişleri alıp hafta içi teslim ediyorduk. Mezuniyete bile gidemedik. Ve sonunda mutlu son annem üvey babamdan boşandı okul bitti ve çalışma hayatına atıldım. İçimde kalan 4 yıllık üniversite uhdesini de iş hayatımı sürdürürken dışarıdan işletme okuyarak bitirdim. Bu süre içinde etrafındaki insanlara bir şey hissettirmeden bunları yaşamak bir çocuk için çok yıpratıcı. Belki normal bir ailede olsaydım doktora yapar profesör olur Harvard’ı bitirirdim ama belki de mütevaziliği, fedakarlığın verdiği hazzı, şükretmeyi bilemezdim, çocuklarımı daha farklı yetiştirebilirdim.

Ve şimdi en büyük hayalim gerçek oldu anne olmak, iki kız sahibi olmak.. Kendi yaşadıklarımı yaşamasınlar diye hayatımı onlara adadım. Bu yokluk anlamında değil, psikolojik olarak.. eğer bir lokma ekmeğimiz varsa bölüp yiyecekler. Onlara arkadaşlarının başarılarını tebrik etmeyi, kimseyi dış görünüşüne göre yargılamamayı, merhametli olmayı, hayallerinin peşinden gitmelerini, hırslanmadan azimli olmayı öğretmeye çalışıyorum. Yeteneklerini erken yaşta keşfedip bundan keyif almalarını istiyorum. Herşeyden en önemlisi ne olursa olsun annelerinin , babalarının onları sevdiğini sadece onlar oldukları için değerli olduklarını bilmelerini istiyorum. Zeka genetiktir ama çalışkanlık insanın elindedir ve çalışkan insan bahaneye sığınmaz. Kendileri için bir hedef belirlemelerini, bu uğurda çalışmalarını ve hiçbir şeyin onları yıldırmasına izin vermeden kendi ayakları üzerinde duran öz güvenli, dürüst 2 genç kız oldukları günü görmeyi diliyorum.

Allah tüm çocukların 100 ‘ünü güldürsün 😉