2004 yılının Şubat ayıydı. Çalıştığım bilgisayar şirketinin mağazasında yeni gelen ürünleri incelerken depodan bir miyavlama sesi geldi. Minik mi minik şirin mi şirin bir kedi yavrusu. Nereden geldi bu diye düşünürken bir yandan da süt aldım bir koli ayarladım odamın bir köşesine koydum, annesini buluncaya kadar korumak üzere. Bekarlığımda evde kedi besleme sevdama annem karşı gelmiş hatta perdeleri koltukları deldiği için kediyi kapının önüne koymuş, ben de o yoksa ben de yokum diye kapının önünde saatlerce beklemiş, annemi ikna edemeyip kuzu gibi eve dönmüş, kediciği de bir komşuya emanet etmiştim. Daha da küçüklüğüme inersek yolda bulduğumuz kedi yavrusunu arkadaşım Burcu, kardeşim ve ben yine evde beslemeye anneleri ikna edemeyip apartmanın deposunda beslemeye başlamış, pirelenmiştik 🙂 Hain kedicik Nazlı bir gün sokakta biz onunla oynarken bir arabanın arkasına atlayıp bizi terketmişti.
Genç kızlık dönemimde bir gece bir miyavlama sesi ile uyanmıştım , sanki miyav değil imdaaat diyordu kedicik. Annem dur etme dese de üzerime birşey alıp pijamalarda çıktım sokağa sesin kaynağını bulmaya. Altımızdaki dükkandan geliyordu ses. Annemin yapma etme çığlıkları arasında acil kurtarma servisini aradım gecenin ikisinde. Allah razı olsun geldiler. Tüm mahalle balkonlara çıktı ne oluyor diye gecenin bir vakti. Zavallı kedicik kepenklerin arasına sıkışmış. Kahraman abiler bir çırpıda kurtardılar kediciği , ben de rahat bir uyku uyudum. Bir başka gece kedi sesi duyup çıktım sokağa , yolda ezilmişti , yine acil kurtarma servisini aradım. Ezilmiş bir kedi var gelin dedim. Adam aynen şu kelimeleri kullandı “ezilmişse süpürün bir kenara, onun için gelemeyiz” . Sanki bahsettiği bir can değildi. Ne yapacağımı bilemedim merhametli anneanneme sığındım “ne olur kurtar onu” diyordum. Can çekiştiği belliydi , merdivenin altına yerleştirdi anneannem süt, peynir, su koyduk yanına . Sabah malesef yaşamıyordu. O gece uyuyamadım sabaha kadar 🙁
Geçen sene de kardeşimle bebeğinin cinsiyetini öğrenmeye hastaneye gidiyorduk. Benim kızım kucağımdaki kanguruda, onun karnı burnunda. Yolda acı acı miyavlayan bir kediye rastladık. Kardeşim yüzüme bakarak ne yapacağımı tahmin eder gibi “hayır abla yürü bir şeyi yoktur” dedi. Ama bu vicdanım yok mu beni esir alan. “Sen git ben sana yetişirim” dedim. İlk önce susamıştır diye su koydum önüne , değil. Güneş geçmiş başına öyle acı acı miyavlıyor sadece .. Acil kurtarma servisini aradım. “Biz ilgilenmiyoruz , belediyeyi arayın” dediler. Belediyenin ilgili bölümünün numarasını 118 li hatlardan öğrendim. Bir gün arayacağım hiç aklıma gelmezdi, o an hangisini arasam diye düşünürken reklamlar dizi dizi geçti gözümün önünden, neyse aradım. Biz bakmıyoruz veterineri arayın dediler. Telefonum çaldı arayan kardeşim “bebeğim mi daha önemli kedi mi gelmiyormusun hala” diye bağırmaya başladı. Ben de “bebeğin daha önemli ama bebeğinin cinsiyeti kedinin canından önemli değil” dedim. Bu sırada veteriner aramaya koştum. Etrafta koşuşturuyordum kucağımda çocuk, başımda güneş. Bir veterinere göz yaşları içinde daldım durumu anlattım “yalnızım, çıkamam” dedi oradaki kişi. “Nolursunuz, kaç parayla vereceğim” diye yalvarmaya başladım. O sırada arkadaşı geldi. Birlikte çıktık, kedinin olduğu yere geldik. Kedi hala aynı tonlamayla acı içinde bağırıyordu hareketsiz. Veteriner orada muayene etti kırığı varmış ama kaynamış “aç bu” dedi, gitti. Hiç tatmin olmamıştım. Evden ton balığı aldım geldim yemiyordu. Koşarak apartmanımızda kedilere yemek vermesiyle ünlü sadece merhabamız olan komşuya koştum. Bu sırada kucağımda çocuk ta perişan oldu, ben kan ter içinde. Durumu anlattım yine. O “ben ilgili kurumlarla bağlantıya geçeceğim, aldırırım oradan siz üzülmeyin” dedi. Samimiyetine inandım mutlu oldum kedinin başına gittim. Karşıdan kardeşim geliyordu. Hastaneye gitmiş cinsiyetini öğrenememişti. Birkaç gün sonra benim yanımda gösterdi yeğenim cinsiyetini, teyzesini beklemiş, paşam 😉 O kedinin nesi varmış öğrenemedim ama umarım kurtulmuştur.
Gelelim bizim şirkette bulduğum kediye. Bütün gün eşim de ben de evde olmadığımız için kendi evimize götüremedim kediyi. Süheyla anneme (kayınvalidem) anlattım durumu. Zafer babam (kayınpederim) evde havyan beslenmesine pek sıcak bakan biri değil ama annem kediye kıyamadığı için babanı ikna ederiz getir dedi. Timur (kaynım 🙂 ) kediye “Tatu” ismini koydu. O gece için rahat uyudum. Sabah şirkete gittiğimde mağazanın içinde bir sürü kedi yavrusu dolanıyordu. Bunlar Tatu’nun kardeşleri olmalıydı. Anneleri mağazanın deposuna bir şekilde yavrulamıştı. Tek tek kedicikleri enselerinden yakalayıp şirket tabelasının üzerine taşıyordu . Annemi aradım Tatu’nun annesi bulundu dedim Tatu hemen şirkete getirilmek üzere hazırlandı. O sırada renklerinden dolayı babaları olduğunu anladığım bir kedi, kedi yavrularına saldırmaya başladı. Annesi canla başla yavrularını korumaya çalışıyordu. Çaresiz tek başına çırpınırken kedi yavrularını daha güvenli olacağını düşündüğü bir arabanın altına taşımaya başladı. Bu arada ben sağ salim kurtulmaları için çırpınıyordum caddede. Normalde işten başımı kaşıyacak bir dakikam bile olmaz , bu yavruların kurtulması için kapı önünde şekilden şekile giriyor, dua ediyordum. Bütün yavruları taşıdı anne ben de babayı kovmaya çalışıyordum. Bu arada hepbir ağızdan çıkan ciyaklama sesiyle dünyam başıma yıkıldı. Kedilerin altında bulunduğu araba hareket etmiş kedileri ezmişti. Çok kötü bir manzaraydı , hala yazarken bile gözlerim doluyor çığlık ata ata ağlıyordum. İşimin başına dönmem gerekti birileri kedileri süpürüp çöpe atıyordu yapmayın diye bağırıyordum. 🙁 O an ne yapacağımı bilemedim annemi aradım “Tatu gelmesin tüm ailesi öldü” dedim. Bir gün önce eve gitmeseydi o da yaşamayacaktı belki. Günlerce haftalarca kendime gelemedim. Tatu’ya baktıkça ailesi aklıma geliyordu.
Yıllar yılları kovaladı. Tatu artık annemin bir tanesi, yoldaşı . Annem nereye o oraya.. Bir kez yazlığın bahçesinde kedilerin saldırısına uğradı o günden sonra daha hırçın , kimseye pek yanaşmaz , kendini sevdirmez bir hal aldı. Bebekliğindeki gibi top peşinde koşup atlayıp zıplayamıyor da artık yaşlandı. Gözlerine baktıkça beni annemden, kardeşlerimden niye ayırdın der gibi bakıyor sanki. Ailesinin doğumundan bir gün sonra yok olduğunu, babasının bir alçak olduğunu gözleriyle görmedi varsın beni kötü bilsin.
Tatu 2006
Tatu 2011